24 Ekim 2011 Pazartesi

Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler



Hasan Ali Toptaş'la ilk tanışmam bu kitapla oldu. İç karartan kapağıyla, pek ilgimi çekmedi. Berber Cıngıl Nuri'nin içinin sıkılıp, gitmesiyle başlayan hikaye beni sardı. Uzun, ayrıntılı betimlemeleri okumak çok güzeldi. Durduk yerde gülüyor, ya da şaşırıyorsunuz. Müthiş insani gözlem içeriyor. Davranışsal, düşünsel bir dizi eylem öyle bir betimlenmişki "ancak böyle anlatılır" diye düşünüyorsunuz.

Genel olay örgüsü içinse ne yazacağımı bilmiyorum. Okurken anlatılabilecek çok şey var. Bittiğindeyse neyden bahsedilse eksik kalacak. Özetle, varlık ve yokluk üzerine düşündürdü.

"....Kalabalık kıpırdandı usulca; görmeyen, duymayan, ve konuşmayan etten kemikten bir boncuk harmanı gibi birbirlerine biraz daha sokulup üst üste yığıldılar. yüzlerini kaldırıp baktılar sonra, köy meydanı birdenbire ışıldayan gözlerle doldu. Hiç ummadığı böylesine bir görüntü karşısında hafifçe ürperen muhtar, orada bekleyenlerin yüzü kadar yüzü olsun istedi o anda, kuşkusuz hepsine yüzlerce gözle ezerk bakacaktı. Kalabalığa bir köpek sürüsü gibi çivileyecekti ki bir daha toplanmasınlar böyle, bir daha var olduklarından şüphe edip ikide bir yok yaratmasınlar!"


Kitaptaki karakterlerde çok ilginç, "Cennet'in oğlu" , muhtar, bekçi gibi.

Aşağıda iki yorum daha var.

http://blog.milliyet.com.tr/hasan-ali-toptas-golgesizler/Blog/?BlogNo=301347


Özellikle bu yorum çok hoşuma gitti. Kaan Akoba'nın milliyetblogdaki bu yorumu güzel toparlamış. Hepimiz biraz diğeriyiz.Gerçekten o kadar iç içe geçmişiz ki, birimiz kaybolduğunda herkes bir parçasını kaybetmiş oluyor.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=173110

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkürler