8 Temmuz 2011 Cuma

Erik Suyu

Merhabalar,
Hafta içi İzmir’de, hafta sonları oğlumun yanına, Akçay’a gidiyorum. Haftanın 3 günü başka, 4 günü başka bir yerde yaşamak dengeleri alt üst ediyor. Yinede Cuma akşamı, Çınar’la kavuşmamızda ikimizinde yüz ifadesini görmelisiniz. Bu yıl havalar bizden yana. Sanırım ben tatile çıkıncaya kadar 40 dereceyi görmeyeceğiz.

Anlayacağınız işler görünürde yolunda. Ama benim düzenim aslında şaştı. Mesela Çınar yokken yapbozumun son 50 parçasını bitirir ve çerçeveletirim ,evde silikonlanacak yerlere el atarım, çekmece düzenlerim, denemediğim şeyleri denerim diye düşünüyordum. Planladığım şeylerin hiç birini yapamıyorum... Çınar yanımdayken daha düzenliydim. Damarlarımda, endorfinle karışık biyonik bir güç dolaşıyordu. Şu andaysa hiçbir şeye vaktim yetmiyor. Yaptıklarımı beğenmiyorum, bir haller oldu bana.
Çınar yanımdayken neler yaptığımı düşündüm. Düzenli olarak yaptığım şeyler: iş, yemek, ev düzenlemesi, gezinti planları, blog yazmak gibi şeyler. Şimdiyse düzenim bozuk ve düşünüyorum, “neden yapıyorum bunları ?” Bunlarsız da devam edebilirim hayatıma. Hatta dizi izleyebilirim, daha fazla uyuyabilirim. Ne bileyim boşa zaman geçirebilirim. Boşa zaman geçirmek istemiyorum ama… Neden böyle oluyor? Aslında sebebini biliyorum. Sebebi şu: kendimi boş bırakınca, zihnim boşalmıyor. Hiç bir şey düşünmemezlik etmiyorum. Dizi izlerken zihnimi bir şeyler dolduruyor. Dikkatlice izlediğimde kocasını aldatan bir kadına aslında hak verdiğimi, ya da yalan söyleyerek yaşayan bir kapıcı kızını onayladığımı yakalıyorum. Yahşi cazibe , espritüel bir dizi olsa da, iki kadına da ilgi duyan bir adamı neden onaylıyorum? Sanırım bunların içinde ara ara Çınar’la izlediğim “Düriyenin Güğümleri” yinede en iyisi. Düriye, her durumda en basit doğruyu seçer. Konuyu dağıttım. Söylemek istediğim şey şuydu: boş bıraktığınızda aslında aklınız boş durmuyor. Bilinçli yada bilinçsiz bir şeyler yinede insanı dolduruyor. Zihnimde olumsuz şeyleri kaldırıp atamıyorum. Kendimce bulduğum çözümse şu: bari iyi şeyler yapayım, faydalı işlerle meşgul olayım ki, kötü,karamsar, beni kirleteceğini düşündüğüm düşüncelere yer kalmasın. Eninde sonunda dolacaksa, zihnimin kontrolünü biraz olsun yönlendirebileyim.

Bilinçli olarak beni meşgul edecek, merak ettiğim şeyleri yapmaya çalışıyorum. Bazen ahşap boyama oluyor, bazende erik kompostosu :) Bu aralar erikle ilgili şeyler okuyorum. Biz küçükken annem her hafta 2-3 kg erikten erik suyu yapardı. Şimdi de tam mevsimi. Akçay’daki bahçede erik dalı, meyveleri taşıyamamış kırılmış. Birazını Çınarla eşim toplamışlar. Önlerinde t-shirt lerine doldurup mutfağa getirdiler. Bende onlara yıllar önce annemin bize yaptığı gibi erik suyu yaptım.

ERİK SUYU
Malzemeler:
- İstediğiniz kadar erik
- Üzerini örtecek kadar su
- Bir kase toz şeker



Erikleri güzelce yıkayıp, tencereye koyun. Üzerini örtecek kadar su ilave edip, tencere aralık olarak pişirin.





Bir-iki taşım kaynadıktan sonra altını söndürün, kapağı tam kapatıp, bu şekilde bekletin.



Kevgirden geçirerek, kabuk ve çekirdeklerden kurtulun.



Süzüntüye şeker ekleyip bir taşım kaynatın. İstediğiniz konsantrasyonda sulandırarak içebilirsiniz.

Bizim ailede çiğ eriği kimse yemez. Ailecek 100 yıl geçse, erik aramayız. Eriğin sadece reçelini ve bu şekilde suyunu seviyorum. Meyvede kendine has bir burukluk, tam kabuk altında eriğe özgü bir aroma oluyor. Kayısı, kiraz severim ama erik yiyemem. Normal eriği ne denli sevmezsem, pişirilmiş, işlemden geçmiş eriğide o derece severim. Kendine has aroması reçelde – marmeletta mis gibi kokar. Erik kompostosunda, suyunda enfes olur.

Bir gıdacı olarak anlamadığım şeyse, neden piyasada erik suyu satılmadığı. Kayısı, şeftali suyu varken, erik suyu da satılmalı. Hemde ülkemiz bu yönden bir cennet. Dimes ayva suyu çıkardı. Çok güzel içimi var, güzel bir ürün. Erik suyuyla ilgili teknolojik bir sorun mu var acaba? Herşeyi konsantresi, suyu varken eriğin yok. Reçellerde de erik reçeli görmedim. Denenmesi gereken bir şey.

Yarın görüşürüz. Sevgiler.

2 yorum:

Yorumlarınız İçin Teşekkürler