30 Ekim 2010 Cumartesi

34 - İstanbul

Merhabalar,
Şu anda İstanbul'dayım. Ne kadar zor karar verip geldim buraya. Perşembe günü öğleden sonra, Çınarcığımı doktora götürdük. Zaten hafta sonuda gitmiştik. Aynı doktora gidip, iyileşmediğini, daha kötü olduğunu anlattım. Muayene ettikten sonra, oğlumun hiçbir şeyi olmadığını söyledi. İstanbul'a gitmek konusunda kararsız olduğumu, çocuğum çok hastayken bırakmak istemediğimi anlattım. Oda birşeyi yok, sadece öksürüyor, siz gidebilirsiniz dedi. Grip ilaçlarını almaya eczaneye gittiğimide Çınar'ı öksürük tuttu, ve eczacı bayan "Ahhh yavruum kıyamam, boğmaca gibi olmuş çocuk" dedi. Bende moral sıfıra indi. Eşimle, "Acaba yanlış doktora mı gidiyoruz? Anlamadımı ki oğlumu hastalığını" diye evham yaptık. Eve geldiğimizde de normal seyreden rahatsızlığı gece azdı. Sabaha kadar uyumadık. Yattığı yerde ciğerleri sökülürcesine öksürdü durdu. Saat beş gibi anca uyudu. Bende yarım saat kestirip 05:30 da kalkıp hazırlandım. Altıdaki otobüse binmek için evden çıkarken hala kararsızdım ve içimden bir ses, oldukça yüksek bir volümde "GİTMEEEE!!!!" diye bağırıyordu. Otobüse binip havaalanına giderken, nasıl döneceğimi planlyordum. Havaalanında ilk yaptığım şey, gişeden dönüş biletime erkene alıp alamayacağımı sormak oldu. Ardından eşimi aradım, cevap vermeyince "herhalde uyandı, oğlum iyice kötü, oda başetmeye çalışıyor, ondan cevap veremiyor" diye iyice kurup yazmaya başladım. Kararımı verdim. Herkese "İstanbul'a gelemiyorum, içime ilimiyor." mesajı yolladım ve geldiğim otobüse tekrar binip eve dönmek için çıktım. Ama otobüs gelmedi. Beklerken eşimle konuştuk, oda "Aslı bir karar ver artık. Gideceksen git, kalacaksan kal, ama karar ver" diye beni azarladı :) "Ama git" dedi. "Git kardeşini gör, aklında burada kalmasın. Gözün arkada kalmadan git, ben buradayım" dedi. Şimdi herkes lütfen burada "Maşallah" desin. Allah bu adamı nazardan saklasın :) Ağlaya ağlaya uçağa bindim. Gözlerim yana yana İstanbul'a geldim. Kardeşimlere vardığımda, uykusuz ve bitkindim. İzmir'den gelen haberlere göre oğlum iyiymiş. Birşey yemiyormuş ama iyiymiş. Öksürüğü azalmış. Kardeşim Deniz'de dün akşam için Taksim'de,
My House diye bir yerde rezervasyon yaptırmış. Hasta halimde Bostancı'dan Taksim'e mi gideceğiz, istemem diye mızıkçılık yapsamda, kızlar beni kandırdılar ve hep beraber Taksim'e gittik. İyikide gitmişiz. Benim şansıma hiç trafik yoktu, 20 dakikada vardık. Önce İstiklal Caddesi'nde bir tur attık. Mağazalara baktık, Cumhuriyet Yürüyüşünü izledik. Ben mağazalara bakarken İnci Profiterol dikkatimi çekti. Herkesin profiterol yemesi değilde, ayva ezmesi ürünü vitrinde ilginç geldi.



Merakımdan girip aldım bir tane. Çok güzel bir düşünce bence. Bunu bir şekilde bende yapmalıyım. Çok beğenim. Çınar'a tattırsam kesin yer. Sonra My House'a doğru yürüdük. Ara sokaklardan geçerken mest oldum. Taksim tam bir kozmopolit. Anlamadığım bir dilde konuşan bir sürü insan vardı. Herkes ayrı bir dil, ayrı bir renk. İnsanlar gibi dükkanlar, mekanlarda kozmopolit. Mesela yol üzerinde Zoğrafyon Rum Lisesi gördük.

Burası, 1893 te yapılmış. Deniz'e "Bak Deniz burası bizim üniversitelerden eski." dedim. Haksız mıyım? Bir çoğumuzun üniversitesinden eski değil mi? Meğer Deniz'in okulu daha eskiymiş. Muallim okulu diye taa 1890 da yapılmış. Yoksa beni mi kandırdı? Bilmiyorum. Neyse.. Sonunda My House 'u bulduk ve içeri girdik. Oldukça güzel bir yer. Üç katlı ve ferah. Güzel bir boğaz manzarası var. Buranın web sayfasına girerseniz, resimlerden boğaz manzarasını görürsünüz. Gece çekimi olduğu için bendeki resimler güzel değil. 29 Ekim dolayısıyla boğazda olan havai fişek gösterisini izledik. Çok güzeldi. Gemilerden atılan fişekler gökyüzünde harikulade bir şov yaptılar. Bizde yanında leziz yemeklerimizi yedik.


Önce 7 çeşit meze tabağı geldi, ardından ara sıcaklar.





Levrekle devam ettik. Balığın yanındaki sulu limona bayıldım. Bu şekli vermeyi bende deneyeceğim.



Ve tatlıyla yemeğimiz son buldu. Browni, bol kakaoluydu ve yanında dondurmayla servis edilmişti. Birde meyve tabağı geldi. Mevsim meyvelerinden karışık bir sunu . Tek kelimeyle harika bir yemekti.
Deniz, yaklaşık 150 TL hesap ödedi. Bu rakam iki kişiliktir.
İstanbullular eğer My House a gitmeyi düşünürseniz salı akşamları tango, perşembe akşamlarıda latin gecesiymiş. Dans etmesenizde izlemek bile keyif olur bence. Özetle, kararsızlıkla başlayan maceram, oğlumun iyiye giden sağlığı eşliğinde benim içinde keyifli bir
hafta sonuna dönüştü. 29 Ekimi ve on gün sonraki doğum günümü Boğaza nazır kutladık. Bunu yaşamama fırsat tanıdığı için eşime ve Deniz'e çok teşekkür ederim. İyiki varsınız... (Maşallah! :) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkürler