20 Ağustos 2010 Cuma

Plastikler

Merhabalar,
Bugün yine İzmir'in sıcak günlerinden biri. Sabahtan beri Serbest Bölge, Barsan ve Omsan etrafında dolanıyorum. Yeni gelen ürünleri kontrol ettim, numune aldım. Mesleğimi çok seviyorum. İşyerim Dallas, Yalan Rüzgarı gibi biyer olsa da çalıştığım birimi güzel. Yeni çıkan, piyasaya sürülecek ürünleri görmek, kullandığımız hazır gıdaların içeriğini incelemek, yasalar çerçevesinde değerlendirmek hoşuma gidiyor. Bu konularda akıl yürütmek, bu işlerle ilgili çalışmak bence zevkli. Bu ay elime Plastik & Ambalaj Teknolojisi Dergisi geçti. Yurt dışından plastik hammadde ve ambalaj malzemesi çok ithal ediyoruz. Gelen ürünlerin sadece parti numarasını kontrol etmenin dışında birşeyler yapmak istedim. Mesela ne, ne için geliyor? Hangi hammadde neye dönüşecek? Derginin içinde firmalar hakkında da yazılar vardı. Mesela Polinas firması 2-3 yılda doğaya dönüşebilecek plastikler üretiyormuş. İçerisine koyduğu metal iyonu içeren poliolefin taşıyıcılı katkıyla (bunu yazarken dergiye baktım) doğaya dönüşümü hızlandırıyormuş. Petrol türevleri yerine doğal malzemelerle plastik yapılmaya başlanmış. %35 - %50 yosun bazlı biyoplastik denemişler. İlk prototiplerin kokusundan yanına yaklaşılmıyormuş ama zamanla iyileştirmişler. Kim balık kokan plastik kullanmak isterdiki? Yıl sonunda bu ürünler piyasaya sunulacakmış. Gıdayla ilgili olaraksa Polilaktik asitle plastik yapımı, PET ya da polistrene (PS) benzeyen bir malzeme oluşuyormuş. Kısaca miş-muş... Güzel gelişmeler değil mi? Plastik doğdu doğalı ayrıştırılmaya, doğada parçalanmaya çalışıyor. Doğal malzemeden, doğaya karışan plastik eldesi akla yatıyor.

Plastiklerle ilgili kullanışlılık yönüyle en güzel gelişme bence silikon malzemenin gıda sanayinde kullanılması. Allahım ne kullanışlı malzeme o öyle. Hem kek kalıpları gibi ısıya dayanıklı malzemeler hemde şekilli buzluk gibi donmaya dayanıklı malzemeler. Oda ısısında ya da buzdolabı ısısında da şekillerinden yana şık ve fonksiyoneller. Silikon bıçaklar ve spatulalarda tavayı tencereyi çizmemelerinden dolayı kullanışlı.

Neyse... Ben esasında bugün sizlere patates kızartmanın püf noktalarından bahsetmek istiyordum. Bir dergi beni nerelere sürükledi. Figen'le konuşurken kızartmayı teflon tencerede yaptığını söyledi. Servisten arkadaşım Azize Hanım'sa, hala kızartmayı evde annesinin yaptığını. Kendisi yaptığında ya sıçrıyormuş, ya kendini yakıyormuş ya da ortalığı batırıyormuş. Aklıma bu sıkıntılarda hep İlker geliyor. Çünkü ben kızartma yapmanın püf noktalarını eşimden öğrendim. İlker askerdeyken kızartma olayı ilerletmiş. Öncelikle tencere seçiminde ben çelik tencere kullanıyorum. Teflonda olan çiziklerin yaklaşık 200 derecedeki ısıyla zararlı bileşenler oluşturacağına inanıyorum. Kızartmayı alırken kevgirle sürekli tencereyi çizerim ben. Çelik tencere kullandığınızda bu risk ortadan kalkmış oluyor, ancak çelik tencere kullanmak istiyorsanızda bol miktarda yağda kızartmanız gerekiyor. Yoksa yağ yanıyor, tencerenin kenarlarında yanık izleri oluşuyor. Özetle kızartma bence bol yağla ve çelik tencerede yapılmalıdır. Şimdi gelelim esas olaya; yağın sıçramaması için kızartılan sebzenin kuru olması gerekir. Sebzeyi yağa koyduğunuzda ortaya çıkan fokurtu, sebzedeki suyun ısı etkisiyle oluşan buharıdır. Ne kadar kuru bir şekilde sebzeleri tenceye koyarsanız o kadar az sıçrar. İlk kızartmayı alıp, ikincisini koyarken genelde olanlar olur, her yere yağ sıçrar, elleriniz yanar, ortalık batar. İlker'in çözümü ise oldukça pratik. Kevgirin içine sebzeleri koyar ve yağa bırakır. Bu şekilde kızartma yağından uzak durur. Arada bir araç (kevgir) kullanmış olur. Çok pratik değil mi?







Dün akşam bu yöntemle patates, biber ve patlıcan kızarttım. Eğer ilk defa kızartma yapacaksanız bu sırada yapın. Patatesi kızarttığınız yağda biber kızartabilirsiniz. Biber kızarttıktan sonra tuzlu suda beklemiş, acılığı alınmış patlıcanları kızartabilirsiniz. Patlıcan kızartılan yağda artık başka birşey kızartılamıyor.

Şimdi kızartma artık yapabildiğimize göre bir üst parkur olan musakkaya ya da karnıyarığa geçebilirmiyim? Burnumda kızarmış patlıcan kokuları, ağzımda helme bir musakka tadı belirdi. Sizin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkürler