9 Haziran 2010 Çarşamba

İkizler ve Konya


Merhabalar,
Bugün enteresan bir gün. Sabah limandaydım. Çok yoğun bir görev zincirinin ardından daireye döndüm. İlker olsa "Uçan daireye mi Aslı?" diye sorardı. (Tatlım... Yüzümü güldürmeni özledim.) Figenle öğlen Forum'a gittik ve Calliou kitabı aldık. Mothercare'de hiçbirşey beğenemedik, anneler talan etmişler birşey kalmamış ve bizde döndük. Dönüşte bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Haziran ayının dokuzuncu gününde ben uzun kollu giyiyorum, burnum akıyor ve gök gürlüyor. Küresel ısınmamı, soğumamı artık adı çevreyle ilgili neyse onu yaşıyoruz. İşin garip yanı penceremden dışarı baktığımda bulutlu bir hava görsemde bahçedeki ağaçların yeşili daha bir tatlı sanki. Suya açlardıda mevlam yağmur mu gönderdi bilmiyorum. Halinden memnun olmayan biz insanlarız galiba. Doğa halinden memnun gibi. Bu havada uzun kollu giyip, ayağında açık ayakkabıyla dolaşan ben memnun değilim. Çantasında ağırlık yapan şemsiyesi, gözünde güneş gözlüğüyle ağır yükünden yakınan Figen memnun değil halinden. Ya da süet ayakkabıları ıslanacak olan Ozan memnun değil. Belki oğlum da gök gürültüsünden rahatsızdır... Pencerenin önündeki domatesim halinden memnun, bahçedeki sarmaşıklar, yerdeki böcekler memnun.



Doğaya uyum sağlayıp bende halimden memnun olmaya karar verdim. Elimdede sıcacık bir yasemin çayı var. Bugün aklıma ginseng numunesi alırken Avatar çizgi filmindeki yaşlı amca geldi. Her durumda çay demlerdi. Ginseng çayı, yasemin çayı değişik şeyleri vardı. Keşke olsada içsek dediğim anda Çilem "bende var" demez mi?!? :) Meğer kocası Çin'e gittiğinde öyle bir paket getirmiş. Hemen sıcak su alıp hazırladık. Bugün içilebilecek en güzel şey bence (hala gök gürlüyor). Anlayacağınız şans bugünde benden yana.

Sabah Figen'e uzun zamandır okuduğum en güzel kitap olan "Aşk" ı getirdim. Bir Konyalı olarak okumasını istiyorum. Bir genelleme olsada ikizler burcuyla ve Konyalılarla iyi analşıyorum. Nasıl oluyor bilmiyorum ama böyle işte. Mesela ikizler arkadaşlardan dolayı Mayıs ve bu ay zor geçiyor. Hergün birinin doğum günü var. Doğum günü sıklığı o kadar aşikar ki sanki başka ay doğum günü kutlamıyormuşuz gibi geliyor. Yılın doğum günü ayı kesinlikle bu ay :)
Birde işte şu Konyalılar var. Örneğin Figen, Ozan, Serap vb. vb. Konyanın havasından mı, suyundan mı bilmiyorum iyi anlaşıyoruz. Annem Yalvaçlı olduğu için , yakın yerler olduğundan, yemek kültürümüz çok yakın. Keşkeğimizin, aşuremizin, mercimekli pilavımızın tadı aynı. Bu yemekler ortak yemek olsada yöre yöre tadı değişiyor. Mevlanadan , Şemsi Tebriziden kaynaklanan mistik birşeyler nesilden nesile aktarılıyor ve romantiklik, duygusal benim arkadaşlarım oluyorlar. "Afyon'un kaymağı, Konya'nın manyağı" deselerde ben Konyalılardan yanayım. Afyonlu tanıdıklarım biraz kaba sanki. "En akıllısı döne döne ölmüş" sözü Konyayı küçültmüyor, yüceltiyor. İnşallah birgün Şeb-i Aruz törenlerini izlemeye gidebilirim. İlker'le gitmeyi çok istiyorum. Değişik, mistik bir tecrübe olur. Birde hiç kuyu kebabı yemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız İçin Teşekkürler